Bu blog Emeğin Yoldaşlığına ; Çokluğun emeğinin arşivlenmesine bir katkı olsun diye, HERKESİN,AMA HİÇKİMSENİN şiarıyla var...İSYAN,KOMÜN,ÖZGÜRLÜK...
DUYGULANIYORUM,ÖYLEYSE VARIM...

Bu Blogda Ara

Spinoza

Spinoza'dan Neşe ve Keder olarak yapılan çeviriye karşı ;Cüret ve dumur kavramlarını öneriyoruz...

Hayat Akıyor...

İsyan Büyütür...

İsyan Büyütür...

4 Kasım 2009 Çarşamba

''Diyarbakır cezaevinden bir farkı yoktu'' Benim de söyleyecek sözüm var!

DOĞUBEYAZIT - Askeri cezaevinde yaşadığı günleri ‘Beyaz Saray’ isimli kitabında anlatacak olan Doğubayazıt’lı Adem Kara, “Oranın Diyarbakır cezaevinden bir farkı yoktu. Her gün kalaslarla bizi dövüyorlardı. Bütün Kürt askerleri oraya toplamışlardı. Bazı askerlerin kaşlarını bile kesiyorlardı. Güneydoğu’da yaşanan asker ölümlerinden sonra bizi avluya çıkartıp zorla marş okutuyorlardı” dedi.

Doğubayazıt’lı Adem Kara, 2004 Ağustosunda Erzincan’da acemi birliğini yaptıktan sonra Balıkesir Burhaniye’de usta birliğine katıldı. Ancak burada kendisine yapılan baskılara dayanamayan Kara, firar ederek ailesinin yanına sığındı. 2 ay firar gezen Kara daha sonra ailesinin baskısıyla yeniden birliğine teslim oldu. Fakat kendisine yönelik baskılar sona ermeyince çareyi yeniden firar etmekte buldu.

9 ay firar dolaştıktan sonra Doğubayazıt’ta yakalanarak İzmir Ege Ordu Mahkemesine çıkarıldı. Tutuklanarak konulduğu Şirinyer 1. Sınıf Askeri Cezaevinde ağır işkencelere maruz kaldı. Tam 3.5 yıl askerlik yapan Kara tezkere aldığında “Eğer sivilde burada yaşadıklarını gördüklerini anlatırsan, bizim doğuda ağabeylerimiz var. Seni oralarda yaşatmayız” denilerek tehdit edilmiş. Cezaevinde yaşadıklarını Beyaz Saray isimli kitabında ayrıntılı olarak anlatacağını belirten Kara 2 yıl boyunca yaşadıklarını kimseye anlatmamış ve psikolojik tedavi görmüş.

‘HÜCREDE GÜNLERCE İŞKENCE GÖRDÜM’

Cezaevi girişinde 10 tane gardiyanın kendisini tekme tokat dövdüğünü ve kanlar içinde kaldığını anlatan Kara, cezaevine gardiyanların çarşaf adını verdikleri bir hücrede günlerce aç susuz bekletildiğini söyledi. O odanın duvarlarının kan ile kaplı olduğunu anlatan Kara, “Duvarlar hep kan içindeydi. Beni orada copla, tekmelerle günlerce dövdüler, ben bayılmıştım. Gözümü açtığımda kendimi bir koğuşta gördüm” dedi.

‘BAZI MAHKUMLARIN KAŞLARI BİLE KESİLİYORDU’

Gözünü koğuşta açtığında gördüğü manzara karşısında adeta şok geçirdiğini belirten Kara, “Yaklaşık 20 mahkum vardı. Hepsinin kafası jilete vurulmuştu. Bazılarının kaşları bile alınmıştı. Çok ürkütücü bir durumdu. Çok korktum. 12 eylül Diyarbakır cezaevinde yaşananları daha önce okuduğum için bu cezaevi ile Diyarbakır cezaevi arasında benzerlikleri fark ediyordum. Orası da tam aynı onun gibi bir yer. Herkes tek tip, siyah ve kirli bir elbise giyiyordu. Oradakilerin psikolojisi tamamen bozulmuştu. Sabahın dördünde hepimiz ayağa dikiliyorduk. Bazı mahkumları yere yatırıyorlardı. Sonra bize diyorlardı ki şimdi çıkın bunları ezin ve tekmeleyin. Biz kendi arkadaşlarımızı bir süre ezip tekmeledikten sonra biz yere yatıyorduk ve diğer mahkumlar bize aynı şeyi yapıyordu. Tüm mahkumları paspaslarla dövüyorlardı. Sabahları cezaevi temizliğine çıkarıyorlardı. Bizi her gün her tarafımızdan kanlar akıncaya kadar kalaslarla dövüyorlardı.”

‘GARDİYANLAR ÇOK GADDARDI’

Kara, yaşananlardan kurtulmak için kalp hastası olduğunu ve tedavi olmak istediğini söyleyince buna sinirlenen cezaevi yönetimi Kara’yı cinayetten yatan askerlerin bulunduğu bölüme göndermiş. Ordaki durumun ise daha kötü olduğunu anlatan Kara, “Orda cinayetten yatanlar vardı, orası daha kötüydü. Müebbet yatan mahkumlar vardı. Sabahtan akşama kadar dayak vardı. Askeri suçtan yatanlarla gardiyanlar işbirliği içindeydi. Zaten günde 2 saat mutlaka bizi gardiyanlara dövdürüyorlardı. Sonrada kendileri dövüyordu” dedi.

‘ZORLA MARŞ OKUTUYORLARDI’

Gardiyanlar hepsinin takma isim kullandığını belirten Kara şöyle dedi: “Kurtlar Vadisindeki isimleri lakap olarak kullanıyorlardı. Onlara çok özeniyorlardı. Birbirlerini Polat, Abdülhey, Memati, Bozo, Çakır ve Halit gibi isimlerle çağırıyorlardı. Orada kimin ne için dayak yediği belli değildi. Özellikle bölgede çatışma haberleri geldiğinde Kürt mahkumlar avluya çıkarılıyorduk. Bize zorla Kurtlar Vadisi adını verdikleri bir marş okutuyorlardı. Bize zorla ‘Kahrolsun PKK’, ‘Şehitler ölmez vatan bölünmez’ ve ‘Ne mutlu Türküm diyene’ diye bağıracaksınız diyorlardı. İstediklerini yapmayınca kalaslarla dövüyorlardı. Askeri mahkemede ifademi bile almadan direkt 20 ay ceza verdi. Sonra yedi ay askeri cezaevinde kaldım oradan beni sivil cezaevine sevk ettiler orada kendimi toparlayamadım. İnsanlardan nefret etmeye başladım. Sonra yavaş yavaş alışmaya başlamışken beni bu seferde Manisa’ya sevk ettiler. Oraya da alışana kadar cezam bitti artık sonra tekrar askere yolladılar. Orda da 8 ay kaldıktan sonra teskereye aldım.”

‘ORAYA BEYAZ SARAY CEZAEVİ DİYORLARDI’

Kaldığı askeri cezaevinin bir diğer adının Beyaz Saray olduğunu anlatan Kara, yakın zamanda piyasaya çıkacak olan kitabına da bu ismi verdiğini söyledi. Türkiye’deki herkesi bu askeri cezaevi konusunda duyarlı olmaya çağıran Kara, kitabında yaşadıklarını ayrıntılı olarak anlattığını da sözlerine ekledi.


ANF - 31 Ekim 2009