Bu blog Emeğin Yoldaşlığına ; Çokluğun emeğinin arşivlenmesine bir katkı olsun diye, HERKESİN,AMA HİÇKİMSENİN şiarıyla var...İSYAN,KOMÜN,ÖZGÜRLÜK...
DUYGULANIYORUM,ÖYLEYSE VARIM...

Bu Blogda Ara

Spinoza

Spinoza'dan Neşe ve Keder olarak yapılan çeviriye karşı ;Cüret ve dumur kavramlarını öneriyoruz...

Hayat Akıyor...

İsyan Büyütür...

İsyan Büyütür...

23 Nisan 2010 Cuma

Sri Lanka ...

OpenDemocracy’de, Susex Üniversitesi’nden Matris Shaw, ‘Güney Asya’nın göz yaşısı’ Sri Lanka’da neredeyse tamamı siyasi tutuklu olan ve yaşamlarını kamplarda sürdüren sivil Tamillerin çektiği çile ve zulümleri yazdı. Tamillerden gelen alarm seslerine kulak vermek bir yana Sri Lanka’nın baskıcı hükümetini cesaretlendirircesine BM İnsan Hakları Konseyi’nin ve büyük devletlerin destek verdiklerini belirtiliyor.
Bugün Sri Lanka’da devlet ve ordu zulmünün yanında Sinhalların çoğunluk şovenizminin can çekiştirdiği Tamillerin bırakın kendi hayatlarını kontrol etmelerine izin verilmesini, haksız bir biçimde topyekûn terörist muamelesi görmeleri karşısında uluslararası toplumun takındığı bu tavırlar İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 61. yılında insanlık onuru adına bir utançtır ve olan bitenin bu şekilde görmezden gelinmesi asla kabul edilemez.

Savaş sonrası devlet daha militerleşti
Birçok dinde Âdem’in cennetten Seylan adasına indirildiğine inanılır ve rivayetlere göre Sri Lanka insanlık tarihinin en eski yurdudur. Asırlar boyu süren sömürge devrinin ardından 1948’de bağımsızlığına kavuşan Sri Lanka’da bu tarihten itibaren de çatışma ve iç savaşlar hiç eksik olmamıştır. Baskıcı bir devlet rejiminin hâkim olduğu ve toplumsal yapısı köken çatırdamaya başlayan ülke, son zamanlarda SOS vermeye başladı.
Sri Lanka’da ayrılma yanlısı Tamil Eelam Kurtuluş Kaplanları’nın (LTTE) geçtiğimiz yılki yenilgisinden sonra devlet daha da militerleşmiş, savaş kazanan komutanlar kahraman olmuş, valiler dahi askerler arasından atanmaya başlanmıştır. Öte yandan, binlerce insanın katledildiği, bir milyon kişinin evlerinden sökülüp atıldığı ve yüz binlercesinin berbat koşullardaki kamplarda yaşamak zorunda bırakıldığı bu acımasız savaş, Sri Lanka’nın terörle mücadelede kazandığı bir başarı gibi lanse edildi. Birçok ülke bu mücadeleden, başvurulan yöntemlerden ders çıkarma gereği dahi duymaya başladı. Türkiye’de de Sri Lanka’nın PKK’sının nasıl yok olduğu ders gibi işlenmişti.
Ülke bugün açık bir ceza evininden farksız. Onlarca kampta tecrit edilmiş bir şekilde yüzbinlerce sivil çok zor koşullarda yaşamlarını sürdürüyor. Uluslararası toplumun gözünü başka yerlere çevirmesi neticesinde de ülkeden gelen feryat sesleri dikkat çekmiyor. Birkaç sol örgüt için temel referans maddesi olmayı sürdüren Sri Lanka defteri, medya ve sivil toplum için pandoranın kutusuna hapsedildi. Öte yandan aşırılıklar içerisinde geçen savaş sonrası dönem yeni bir dönem olsa da değişen bir şey yok. Kolombo rejiminin bir “zaferi” olarak görülen savaş, ülkede Tamillere karşı duyulan nefreti daha da alevlendirirken kökleşmiş sorunlar, ayrımcılık ve yoksulluğun getirdiği problemler var olmaya devam ediyor.

Göç, Tamil sorununu taşıyacaktır
Sri Lanka’da Tamil meselesi bitmiş değil, şimdilik sadece halının altına süpürüldü. Halının üstünde ise yüzbinlerce insanın cansız bedeni yatıyor. Meselenin şimdiki boyutu bize ülkeden büyük kitlesel kaçışların devam etmesini ummak için yeterli argümanı ortaya koyuyor. Bu da sorunu sadece Sri Lanka’yı muhatap kılmaktan çıkarıyor. Ve bugün göçe en yoğun kaynaklık eden 5 ülkeden biri Sri Lanka.
Göç, Tamil sorununu taşıyacak ve gelecekte tekrar Sri Lanka’nın önüne koyacaktır. Bu kez şiddetini, etkisini ve kabul edilebilirliğini kuvvetlendirerek. Yani Sri Lanka’nın kan gölünde ilan ettiği zafer sahte bir zafer ve ülke ileride yeni şiddet olaylarına gebe. Tahminler ise bunun çok da geç olmadığı yönünde.
Recep Korkut: Sosyal Çalışmacı, Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği

21 Nisan 2010 Çarşamba