Kurulu düzenin muhafazası üzerinden pozisyon alanlar, hemen her meseleye "mücadele edilen güruh" olarak bakarlar. O "güruh" ile neden mücadele ediliyordur , dertleri nedir çok irdelenmez; yapılan hemen her değerlendirme, güruhun kendilerine yönelik mutlaka dış destekli bir yok etme saldırısı içerisinde olduğuyla sınırlıdır. Kendilerinin varlık nedeni, aslında o mesele olduğundan mesele her daim kişileştirilmelidir onlara göre. Hem karşı taraf hem de kendileri üzerinden yapılan kişiletirme herşeyin mülkiyetinin de kendilerine ait olduğuna inancı besler.
Bu nedenle her meselede , örneğin kürt meselesinde 'Kürt meselesi yok , sorunlu kürtler var' tarzı bir poziyon alırlar/ alıyorlar.
İşçi meselesinde de, kadın meselesinde de hep aynı formülasyon doğrudur onlar için.'İşçi sorunu yok , sorunlu işçiler var; kadın sorunu yok , sorunlu kadınlar var '...gibi.
Formülü böyle kuran egemen söylem "Apoyu asalım" der, bilmem hangi tepeye gider keşif yapar, 'gel barışalım sen adım at' der ve o adım at çağrısına cevab olarak gelen insanları , "vazgeçtim barışmaktan" deyip içeri atar, dağları ,köyleri bombalar...Ve tüm bunların adına siyaset denir. Aslında evet siyaset tam da budur...