Bu blog Emeğin Yoldaşlığına ; Çokluğun emeğinin arşivlenmesine bir katkı olsun diye, HERKESİN,AMA HİÇKİMSENİN şiarıyla var...İSYAN,KOMÜN,ÖZGÜRLÜK...
DUYGULANIYORUM,ÖYLEYSE VARIM...

Bu Blogda Ara

Spinoza

Spinoza'dan Neşe ve Keder olarak yapılan çeviriye karşı ;Cüret ve dumur kavramlarını öneriyoruz...

Hayat Akıyor...

İsyan Büyütür...

İsyan Büyütür...

15 Ocak 2009 Perşembe

Emeğin ufku:Bir işaret levhası olarak sol olmak değil; komünalizmdir…

Ergenekon adlı operasyon sonrası sol denilen kesimin başına kakılıp durulan “sesiniz çıkmıyor” temrinleri (bu sözle, biraz zorlayarak da olsa ‘tekrar ede ede karşıdakine o şeyi kabul ettirme’ manasına vurgu yapmak istiyorum)karşısında, kendini sol kavramı içinde düşünenler, ya bir savunma hali ve psikolojisiyle ya da bu ‘temrinleri ‘ tekrarlayanlardan daha cevval davranıp, “evet sol sesini çıkartmalı, çıkarmayanları içimizden temizlemeliyiz” kampanyasını hayata geçirme ve bunun da önderi olma histerisiyle ;ama sonuçta ciddi ciddi bir yönlendirmenin farkında olunmayan bir panikle ortalığa düşmüş durumdalar.Bu insanlara 12 Eylül öncesini sorsak, sağ-sol çatışması üzerindeki yönlendirme ve ‘gerginlik stratejisi’ üzerine de ciltler dolusu hikayeler dinleyebiliriz oysa… Ama ne hikmetse bu sol denilen tarafın şu yönlendirilmeyle bağı bir türlü kesilemedi ve görünen o ki uzun bir zaman da kesilemeyecek;Tam da burada tüm bunları dışlayan alternatif hakiki bir Ergenekon 'Mahkemesi' örgütlemek niye gündeme gelmiyor.Neden bunu sınırsızlaştırılmış bir tarzda dveletleri yargılayan bir kampanyaya dönüştürmek düşünülmüyor.Hakikat komisyonlarıyla paralel yürüyecek bir deşifrasyon bugün kimin neden yana olduğunu da açık etmez mi? Ama olmuyor işte.Sanırım bunun böyle olmasında kavram olarak sol’un aslında bize çok fazla şey anlatmıyor oluşu da bir etken.Nedir sol; Birey,grup ,vs. kendini neden bir yön duygusuyla tanımlamak ister?Sosyalist olmak, siyasal liberalizmi savunmak,sosyal demokrat olmak,vb.vb zul müdür?kendini böyle ifadelendirmekteki bu arzu ; Sayılan ve sayılamayan grupların aynı cephe içinde bulunması her daim ‘sorunlu’ olmasına rağmen, kendi rızaları hilafına aynı cephede gösterilmelerine ve sol yönü gösteren birer işaret levhaları olarak tanımlanmalarına karşın, kendilerine hal sol demelerinin psikolojik alt yapısı nedir?.Bu da bir yönlendirilme sevdası mıdır acaba…?
12 Eylül karşısında kendini yenilgiye uğratan (evet 12 eylül’de kendine yenilen bir insanlık durumu yok muydu gerçekten de?)bir gelenek, sol olmak kalıbında da buluşuyor anladığım kadarıyla. Yakınmacılık oradan geliyor olabilir ve hatta yakınmalar üzerinden kendini kuran geleneğe sol da denilebilir beklide…
Ergenekon üzerine konuşmaya zorlanan – bilerek vurguluyorum, sözü ağzına tıkılan yada zaten o platformlarda söz sahibi olmak istemeyen insanların dışında kalan her halükarda bir yerlerde bir lafım olsun abazanlığıyla ortalığa düşenlerin içinden seçilip adına sol denilen bazı insanların kendilerini ‘değerli kılma’ sanısı, sonuçta o sol denilen şeyi değersizleştirdiği gibi, sözü de kısıtlayıcı bir etki yapıyor.Bu konuda söz bitmez toparlamalıyım sanırım.
Kendine komünist diyenler kendilerini zaten hiçbir zaman sol kavramıyla kısıtlamadılar, böyle bir Yönlendirilmeye pirim vermediler.Komünistlerin dünyanın en büyük soykırımına uğratıldığı bir gerçekken –unutmadan bu soykrım hakkında yazan bir yönlendirmeci biliyor musunuz? Neydi soykırım:”insan topluluğunu ulusal,dinsel, kültürel ve ideolojik nedenlerle yok etme” sırf Endenozya’da 600 bin komünist öldürüldü, İran’da 300 bine yakın olduğu söyleniyor, Türkiye’de ne kadar acaba;ayrıca sayının önemi var mı gerçekten? Yok etmek üzere politika oluşturmak, örgütlü güçleriyle bunu fiiliyata geçirmek, soykırımdır. Komünistler yapılan soykırıma karşı konuşmayanların soykırım yanlısı oldukların ilan etmenin zamanı geldi de geçiyor…-ve bu soykırımın sahiplerine canlarını ortaya koyarak mücadele ettikleri aşikarken icat ettikleri solculuk üzerinden kustukları kin ve değersizleştirme operasyonuyla hesaplaşmak, onların ses çıkarmadınız dedikleri Ergenekonla hesaplaşmanın bir ayağıdır zaten. Ama hangi platformlarda ,nerede ve nasıl?
Onların bizi mas etmek, sisteme entegre etmek için çağırdıkları şu sanal/sahte özgürlük alanlarında mı?uzlaşma kültürü vb kavramlarla bizim dilimizi/eylemimizi iğdiş etme taleplerini karşılayarak mı? Tabiki hayır…
Komünistler, emeğin kuruculuğu üzerinden inşa ettikleri hayatın içinde konuşurlar. Sözleri birilerine cevap yetiştirmek için söylemezler. Kendilerini başkasını olumsuzlayarak olumlama üzerinden anlamlandırmazlar. Onların baktıkları ve kuruculuğunu doğruladıkları dünya bunların dışındadır.
Bırakalım şu: “ sivil toplum uzlaşması,ergenekon’a hep beraber karşı çıkalım vb”. diyen ama özünde Kendi güçsüzlüklerini gizleme, güçlü görünme aldatmacasını hayata geçirme amaçları için çırpınanlar ‘Ergenekon ittifakı’nı hayata geçirsinler.Çünkü biliyoruz ki Ergenekon denilen şey devletin varlığının gereği,nedeni ve hem de sonucudur.Devlet varlığını korudukça hep sürecek olandır.Devletin varlığını ortadan kaldıracak bir emek kuruculuğu ergenekona da solculara ve onların yönlendirmecilerine de asıl yanıt olabilir.Gerisi lafı güzaftır…

Hiç yorum yok: