Bu blog Emeğin Yoldaşlığına ; Çokluğun emeğinin arşivlenmesine bir katkı olsun diye, HERKESİN,AMA HİÇKİMSENİN şiarıyla var...İSYAN,KOMÜN,ÖZGÜRLÜK...
DUYGULANIYORUM,ÖYLEYSE VARIM...

Bu Blogda Ara

Spinoza

Spinoza'dan Neşe ve Keder olarak yapılan çeviriye karşı ;Cüret ve dumur kavramlarını öneriyoruz...

Hayat Akıyor...

İsyan Büyütür...

İsyan Büyütür...

16 Ocak 2011 Pazar

Actuel and Virtual / Gilles Deleuze

Felsefe çoklukların teorisidir. Her çokluk, gerçek (actuel) parçalar ve virtual parçalar ima eder. Katıksız gerçek nesne yoktur. Her gerçeklik kendini bir virtual görünümler sisi ile çevreler. Bu sis, virtual görünümlerin üzerinden dağıtıldıkları, üzerinde işledikleri, az ya da çok yayılmış eşzamanlı var olan devrelerden yükselir. Böylece bir gerçek parçacık, farklı türlerden, birbirine az ya da çok yakın virtüellikleri yayar ve emer. Bunlara, emilmeleri ve yayılmaları, yaratılmaları ve imhaları, düşünülebilir en küçük süreğen zamandan daha ufak bir zaman aralığında olduğu sürece, virtual sıfatı verilmektedir; ki bu kısa sürelik de onları böylece, bir kararsızlık ve belirlenmezlik ilkesi altında tutar. Her gerçeklik kendini, her biri bir başkasını yayan, ve hepsi o gerçekliği saran ve ondan tepkiyen, sürekli yenilenen virtüel halkaları ile çevreler (“virtual bulutunun merkezinde, bir üst düzenden bir virtual daha vardır...
Her virtual parçacık kendini, kendi virtual alemiyle çevreler, ve hepsi de sırasınca bunu tekrar eder, sınır tanımaksızın”). Dinamiklerin dramatik benzerlikleri sayesinde, bir algı aynı bir paçacık gibidir: bir gerçek algı kendini giderek daha uzaklardaki ve sürekli büyümekte olan hareketli devreler üzerinden dağıtılan, imal ve imha edilen, bir virtual görünümler bulutu ile çevreler. Bunlar farklı düzenlerin bellekleridir: bunlara, hızları veya kısa sürelilikleri onları burada bilinçdışı olma ilkesi altında tuttuğu sürece, ‘virtual görünümler’ sıfatı verilmektedir.
virtual görünümler artık gerçek nesnelerden ayrıştırılmaz, gerçek nesnelerin virtual görünümlerden ayrıştırılamayacağı gibi. virtual görünümler, buna göre, gerçek olan üzerinden tepkirler. Bu bakış açısından, tüm halkalarda ya da her bir halkada bir süreklilik (continuum) takip ederler, yani düşünülebilir en büyük zamana bağlı belirlenmiş bir mekansallık (spatium). Gerçek nesnenin az ya da çok derin katmanları, virtual görünümlerin az ya da çok yayılmış halkalarına karşılık gelir. Bu katmanlar nesnenin etki gücü toplamını oluşturur; kendileri sanaldır ve onların içinde gerçek nesne de virtual hale gelir. Burada nesne de, görünüm de sanaldır ve birlikte gerçek nesnenin içinde çözündüğü içkinlik düzlemini (plain of immance) oluştururlar. Fakat bunun ardından gerçek olan, görünümü de nesneyi etkilediği kadar etkileyen bir gerçek olma sürecine girmiştir. Zamanın düzenli ya da düzensiz yapı değişimleri ardından, virtual nesnenin etki gücü toplamı, kısmi sürekliliğe koşut kuvvetlere ve kesilmiş mekansallığı aşan hızlara bölünür. virtual olan hiçbir zaman onu içkinlik düzlemi içinde kesip bölen tekilliklerden bağımsız değildir. Leibniz’in göstermiş olduğu üzere, kuvvet gerçek-leşme süreci içinde olan bir sanallıktır, en azından içinde hareket ettiği mekan kadar. Süreklilikteki kesilmelerin ve sanallıkların gerçek olmalarını işaretleyen etki gücünün bölünmelerinin ardından alan, böylece, bir alanlar çokluğuna bölünür. Fakat bütün düzlemler toplamda bir tanedir, virtual olana doğru giden patikada. Daima varlık düzlemi hem virtual olanı, hem de onun gerçekleşme sürecini (actualization) kapsar, aralarına bir sınır zorlanmasına imkan olmadan. Gerçek olan tamamlayıcı ya da üründür, gerçek olma sürecinin nesnesi, fakat bu sürecin tek öznesi virtual olandır. Gerçekleşme süreci tekil olandır, halbuki gerçek olan düzlemden bir meyve gibi düşer, halbuki gerçekleşme süreci onu düzleme nesneyi tekrar özneye dönüştüren olarak bağlar.


2


Buraya kadar bir gerçekliğin kendisini; diğer, artan bir şekilde yayılmış, uzaklardaki ve çeşitli sanallıklarla çevrelediği durumu ele aldım: bir parçacık, kısa ömürlü bir varlık yaratır; bir algı, hatıralar anımsatır. Fakat ters yöndeki hareket de kendini bize dayatır: kısaca, çemberler daraldığında ve virtual-olan gerçek-olana yaklaştığında, giderek ondan daha zor ayırtedilebilir hale geldiğinde. Giderek gerçek nesne ile onun virtual görünümünü bir araya getiren bir iç devreye ulaşır; bir gerçek parçacığın kendi virtual eşi vardır, bir tür anında oluşan ikiz gibi, ardışık hatta belki de eş zamanlı. Ne de olsa, Henri Bergson’un göstermiş olduğu üzere, bellek algılanan nesne üzerinden şekillenen bir gerçek görünüm değil, gerçek algı ile eş zamanlı varolan virtual görünümdür.


Bellek, gerçek nesne ile eşzamanlı virtual görünümdür, gerçek nesnenin eşi “aynadaki yansıması”. Böylelikle birleşme vardır ve de bölünme, daha doğrusu bir salınım, gerçek nesne ve virtual görünümü arasında ebedi bir alışveriş. virtual görünüm gerçeğe dönüşmekten hiçbir zaman vazgeçmez, karakteri yakalayan bir ayna gibi, onu yutan ve geriye bir sanallıktan başka hiçbir şey bırakmayan , aynı Orson Welles’in 1948 tarihli filmi Şanghay’lı Kadın’daki gibi. virtual görünüm karakterin gerçekliğinin tümünü emer; aynı zamanda da , gerçek karakter sanallıktan başka bir şey değildir. virtual-olan ve gerçek-olan arasındaki bu ebedi alışveriş bir kristal tanımlar. Kristaller içkinlik düzleminde belirir. Gerçek-olan ve virtual-olan birlikte vardırlar ve bizi sürekli birinden diğerine götüren dar bir devre içine girerler. Bu artık bir tekilleşme (singularization) değildir, bir bireyleşmedir (invididuation) topyekün süreç olarak, gerçek, gerçek-olan ve onun sanalı. Artık kendini gerçek-leşme değil bir kristalleşmedir. Saf sanallık artık kendini gerçekleş-leştirmek zorunda değildir, birlikte en küçük devreyi oluşturdukları gerçek-olan ile sıkı sıkıya bağlantı içinde olalı beri. Artık gerçek-olan ile virtual-olan arasında bir tayin edilemezlik sorunu yoktur, ama alışveriş içindeki bu ikisi için bir ayırtedilemezlik söz konusudur.


Gerçek nesne ve virtual görünüm, sanallaşan nesne ve gerçekleşen görünüm –bu durumlar çoktan temel optikte karşımıza çıkmıştır. Fakat her halükarda gerçek ve virtual arasındaki ayrım zamandaki en temel bölünmeye denk düşer, onun kendini iki koca yol üzerinden ilerleyerek farklılaştırması ile, şimdiki anın geçmesini sağlamak ve geçmişi muhafaza etmek. Şimdiki zaman, süreğen zaman ile ölçülen değişken bir veridir, yani, önceden belirlenmiş tek yöndeki bir hareket ile: şimdiki an, bu zamanın tükendiği oranda geçer. Geçmekte olan şimdiki an gerçek-olanı tanımlar. Fakat virtual-olan, kendi payınca, tek yönde olan hareketi ölçecek en küçük zaman aralığından daha kısa bir zamanda belirir. İşte bundan dolayı, virtual-olan “geçicidir”. Fakat virtual-olanda da geçmiş muhafaza edilir, çünkü bu geçici-olan bir sonraki “en küçük zaman” da yok olmaz, ki bu da yöndeki değişikliğe işaret etmektedir. Bir yöndeki düşünülebilir en küçük zaman bir yandan da en uzun zamandır, her yönde düşünülebilir en büyük süreğen zamandan daha uzun. Şimdiki zaman geçmeye devam ederken (kendi ölçeğinde) geçici-olan muhafaza eder ve kendini de muhafaza eder (kendi ölçeğinde). Sanallıklar onları birbirinden ayıran gerçekliğin hemen üzerinde iletişim halindedirler. Zamanın iki farklı cephesi, geçmekte olan şimdiki zamanın gerçek görünümü, her ne kadar tayin edilemez sınırları olsa da, kristalleşme sürecinde biri diğerinin rolünü üstelenmek yoluyla, ayırtedilemezlik noktasına kadar alışveriş içinde olsalar dahi, gerçek-leşme süreci içerisinde seçilebilir hale gelirler.


Gerçekleşme (actual) virtual (virtual) arasındaki ilişki her zaman bir devre meydana getirir, bu iki şekilde oluşur, kimi zaman gerçek, sanallıklara çok geniş devreler içinde yer alan başka şeylere değindiği gibi değinir, ki bu durumda virtual gerçek-leşir; kimi zaman da gerçek, en küçük devreler içerisinde virtual-olana kendi sanalı olarak değinir, ki bu durumda da virtual, gerçek-olan ile birlikte kristalleşir. İçkinlik düzlemi, gerçek-leşme sürecini, virtual ile diğer terimlerin ilişkisi olarak içinde barındır ve hatta, sanalın alışveriş içerisinde olduğu terim olarak gerçeği de barındırır içinde. Hiçbir koşulda gerçekle sanalın ilişkisi iki gerçeklik arasında kurulamaz. Gerçeklikler çoktan belirlenmiş bireyler ve alalede noktalar üzerinden tespitler ima eder, halbuki gerçek ile virtual arasındaki ilişki, bir bir her koşul için tespit edilecek olan, gerçekleşme halinde (in actu) bir bireyleşme meydana getirir, ya da fevkalade noktalara üzerinden bir tekilleşme.


Çev: Yiğit Adam, Ankara Mimarlar Odası Teknik Bülteni - 2


Not: çevirmen virtuali  sanal olarak çevirmiş;  ben hepsini virtual olarak değiştirdim.. çünkü virtüel,  deleuze'ün kullandığı anlamda,Açığa çıkmamış olan ama varolduğunu bildiğimiz; ve  kendi varlığını nasıl kuracağı  bilinemeyen, bir oluş tarzıdır.
Kompanyero

Hiç yorum yok: