Önem sırasına göre bunlardan ilki 1914 Haziran’ında, büyük
Berlin oteli Askanischer Hof’ta vuku buldu. Dava
başlıklı romanının edebi-analitik matrisini işte bu olaydan çıkardı. O gün,
nişanlısı Felice Bauer tarafından, evlilik tarihleri karşısında takındığı
savsaklayıcı tavrı, tanıklar önünde, tartışma konusu etmek için –ailenin ve
dostların çağrılı olduğu- bir toplantı düzenlenmişti. Felice onu sertçe
suçladı, o ise hiç karşılık vermedi, kendini savunmadı. Yaşamı boyunca, bu “otel mahkemesi”nin kendisinde bıraktığı
topluluk içinde aşağılanmanın izini korudu ve bu mahkemede, tuhaf biçimde,
yargıç rolünü bir başka genç kız, Felice’in en yakın arkadaşı ve Kafka’nın
gizlice paralel aşk mektuplaşması sürdürdüğü Grete Bloch üstleniyordu.
Aynı şekilde, zaman zaman paranoyakça vurgular taşıyan,
hakiki iddianame Babaya Mektup da
hatırlanacaktır, burada kendi ailesi üzerinden, çift ve ev yaşamı tiranlığının
tüm biçimlerini mahkemeye çıkararak durmadan eleştirip kınar: gelgelelim bu durum,
bu biçimlerin onu büyülemesine ve yeri geldiğinde onları hayata geçirmesine
engel değildir!

Daha sonra, izleyicileri tüm gezegende yayıldıkça, külliyatı,
özellikle de ölümünden sonra, onu yargılamak, konumlandırmak, çerçevelemek,
etkisiz hale getirmek için kurulan felsefi, dini ve siyasi farklı “jüriler”
önünde sayısız kere mahkemeye çıktı, ki yoğunluğu ve direşkenliği açısından
düşünülürse, modern edebiyat tarihi içinde kendi türünde muhtemelen tek olgudur
bu. Bu konuda, böylesi bir olguyu ele almak için, genel kabulü içinde anlaşılan
“külliyat/yapıt” sözcüğünün geçerliliği sorgulanabilir. Zira hiç şüphesiz, yazarının
bize vasiyet bıraktığı sorgulamalar ve gizemler yumağı, nerdeyse tüm dillerde “Kafkavari”
niteleyicisi tarafından yananlamlandırıldığına ve tarif edebildiğimi sandığım
belli bir “Kafka etkisi” en farklı alanlarda çarpma noktalarını genişlettiğine
ve havari topladığına göre, bunun tanımını yapmak ve kenar çizgilerini çekmek
nasıl mümkün olacaktır? Bugün Kafkacılığı Kafka’nın yapıtları üzerinden mi
aydınlatmaya çalışmalıyız, yoksa tersine Kafka’nın yapıtlarının şifresini
Kafkacılığın ışığında mı çözmeyi denemeliyiz? Ama kuşkusuz bu iki yol birbirini
tamamlamaktadır.

Felix GUATTARI, Kafka'nın Altmışbeş Düşü, MonoKL yay., 2012 içinde sf: 63-67
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder