1 Haziran 2013… “Vicdan” ve “Onur”
çığlığıyla yeni bir siyasal gün yarattı. Bu çığlık, bu toprakların
devrimci direniş tarihine sunulan bir onur, bir neşe, bir şenlik,
devrime sunulmuş bir hediyedir. 1 Haziran yalnızca bu toprakların
vicdanın, onurunun ve adaletinin bir çığlığı değil, dünyanın bir yerlisi
olarak küresel direniş şenliğinin bir parçası olmuştur. Şenliğimiz
kutlu olsun.
1 Haziran, sol açısından tarihsel bir
kırılmadır. Solun, “tarihsel kırılmalar” üzerine düşünme konusunda pek
olumlu bir sınav vermediğini söylemek yanlış olmayacaktır. Bu bağlamda
sol, bu fırsatı kaçırmamalıdır. Sol, özneler üzerine düşünmekten dolayı
yaşam ve yaşamın direnişi üzerine düşünmeyi ıskalamıştır. 1 Haziran’da
görüldüğü gibi yaşamı aşan, özneler değil pratiktir. Sol, öznesiz ve
özneleri aşan bir pratiği, her hangi bir özneye ait olmadan düşünmeyi
denemelidir.
Bizim coğrafyamızda solun tarihini dört
döneme ayırarak düşünebiliriz. Mustafa Suphi’den 1968’e kadarki süreç
birinci dönem. 1968 ve 12 Eylül 1980 arası ikinci dönem. 12 Eylül’den
2013 1 Mayıs’ına kadar Kürt siyasal hareketinin damgasını vurduğu üçüncü
dönem ve 2013 1 Mayıs’ıyla ve çözüm süreciyle virtüelleşen, 1
Haziran’la birlikte açığa çıkan yeni bir sol dalganın içine girmiş
bulunduğumuz dördüncü dönem. 1 Haziran direnişi, dördüncü dönemin
başlangıcıdır. Bu dördüncü dalganın virtüelliğindeki devrimci eğilimi
görmek ve üzerine düşünmek kaçınılmazdır.
Dördüncü dönem sol dalganın, İkinci
Cumhuriyetin tam göbeğinde başladığını söylemek yanlış olmayacaktır.
İkinci Cumhuriyet, hukuksal olarak tamamlanmasa da siyasal olarak
tamamlanmıştır. Üçüncü Cumhuriyet, İkinci Cumhuriyetin göbeğinde
patlayan yeni bir sol dalganın kendisidir. 1 Haziran, Üçüncü
Cumhuriyettir.
Birinci Cumhuriyet, üç temel karşıtlık
üzerine kuruldu: Siyasal İslam, Kürt halkı ve anti-komünizmdir. I.
Cumhuriyet doğası gereği anti-demokratik ve siyasal bir gericiliktir. I.
Cumhuriyet, toplumsal konsensüsü kuramamış ve toplumsal sözleşmeyi
oluşturamamıştır. Anadolu coğrafyasını İslamlaştırmaya ve Türkleştirmeye
dayalı siyasal hat, uluslaşma sürecini tıkamıştır. I. Cumhuriyet
tıkandı; II. Cumhuriyet bunun ürünüdür. AKP, küresel sermaye ittifakı ve
parçası olarak II. Cumhuriyeti kurmuş, imparatorluğun küresel
hiyerarşisinde yerini almıştır. Fakat AKP ve II. Cumhuriyet, uluslaşmayı
“Din” ve “Para” üzerinden satın almaya çalıştığı için siyasal olarak
zayıftır. Bu bağlamda AKP, Kürt siyasal hareketini, II. Cumhuriyetinin
siyasal gücüne dönüştürmeye ve II. Cumhuriyeti güçlendirmeye
çalışmaktadır. Yeni bir toplumsal konsensüs ve yeni bir toplumsal
sözleşme arayışı içindedir. II. Cumhuriyetin geleceği Kürt siyasal
hareketine bağlıdır.
Modernizm, Hayatı Özne’nin Hiyerarşisi Üzerinden Okumaktır
Modernizmin politik teorisinin
arkasında felsefi bir kırılma yatar. Bedenin, duygunun ve pratiğin
tanrıya en yakın yeteneği akıldır. Modernite aklın sekülerleştirilmesi,
özne üzerinden aklın hiyerarşisinin yeniden kurulmasıdır.
Deneyimlemenin, yaşantılamanın ve hayatın koşulu öznedir. Özne, yaşamın
ölçüsüdür. Özne, yaşamın nesneleştirilmesine içkindir. Özne,
nesneleştirmediği hayatı yok sayar. Asıl olan devrimcilik, Özne’nin yok
saydığı hayatlardadır.
Modernitenin öznesi, iktidar ve ulus
devlettir. Modernite, hayatı değil “İktidar”ı olumlar. Ulus devlet,
coğrafyayı ve yerliliği nesneleştirerek yersiz-yurtsuzlaştırır ve
iktidarın yeri-yurdu haline getirir. Yaşamın değerlerini, ulus devletin
değerleri olarak özneleştirir. Hayatın kendisi olan demokrasi ve
özgürlüğü, iktidarın, öznenin değerlerine dönüştürür. İktidar,
demokrasiyi ve özgürlüğü iktidar için ister. “Devrimci iktidar”,
“demokratik iktidar”, “Devrimci ya da demokratik bir ulus devlet”
söylemleri modernizmin söylemleridir.
Bu söylemi tersine çevirmeliyiz! 1
Haziran, dördüncü sol dalga, III. Cumhuriyet, modernitenin bu söylemini
tersine çevirmektir. Demokrasi ve özgürlüğün, asıl sahibi olan, herhangi
bir özneye ait olmayan öznesiz hayata devredilmesidir. III.
Cumhuriyetin söylemi, devrimci, demokratik özneden, iktidar ve
devletten, hayatın devrimcileştirilmesine ve demokratikleştirilmesine
geçmektir. Hayatı aşan, öznenin devrimcileştirilmesi değil, hayatın
etik-politikleştirilmesi, devrimci ve demokratikleştirilmesidir. Devrim
kavramının devrimcileştirilmesi komünalizmdir.
Kürt siyasal hareketi, modernizmin
krizine müdahaledir. Dünyanın yerlileri olarak dünyanın
ulussuzlaştırılması pratiğidir. Küresel vicdan ve onur hareketidir. Kürt
siyasal hareketi yeni bir söylemin eşiğinde durmaktadır: Demokrasinin
Ulussuzlaştırılması!...
Kürt siyasal hareketi, zor bir siyasal
süreçten geçiyor. Zorluk, yalnızca ulus devletsiz bir ulusal hareketi
sürdürmesinden kaynaklanmıyor. Dünya devrimci hareketinin teorik-pratik
bütün sorunlarının üzerine yıkılmış olmasından kaynaklanıyor. Türkiye
solundaki hakim ruh ise, bırakın Kürt siyasal hareketini anlamayı, I.
Cumhuriyetin çocukları olarak davranıyor.
Yol ikiye ayrılmıştır; ya demokrasiyi
uluslaştırmak ya da demokrasiyi ulussuzlaştırmak. I. Cumhuriyetçi ulusal
sol, III. Cumhuriyetin demokrasisinin ulussuzlaştırması önünde en büyük
engeldir. Üçüncü sol dalgada devrimcilerin politik krizini aşacak olan,
demokrasinin ulussuzlaştırılması ve yaşamın etik-politik olarak
devrimcileştirilmesidir. Kürt siyasal hareketi II. ve III. Cumhuriyetin
tam ortasından geçiyor. Bu süreçte Türkiye sol’una tarihsel bir rol
düşüyor. Dördüncü sol dalga Türkiye solunun yıllardır hesaplaşamadığı
“Kemalizm” ile hesaplaşmasının bir sınavıdır. 1 Haziran’ın, çözüm
sürecine karşı bir konuma girmesine asla izin verilmemeli tam tersi
çözüm süreci, demokrasinin ulussuzlaştırılmasıyla birleştirilmelidir.
Zafer, şenliğini kutlarken göstereceği
etiği ile erdemdir. “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganını atanlar,
zaferi kutlarken gösterdikleri etik ile sınıfta kaldılar. 1 Haziran’ı
lümpenleştirme eğilimi gösterdiler. Devrimciler, 1 Haziran’ın etiğine
sahip çıkmalı ve erdemini korumalıdır. Demokrasi ortak olanın erdemidir.
Şenliğimizin sofrası bol ve kadim olsun!...
OTONOM
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder